Önce Adalet (Deneme)

Her kelimenin bir anlamının yanında bir de ruhu olduğuna inanırım. Kulağa gelen tınılar benim için asla sadece kuru bir ses değildir. Kanallarla beyne iletilen her harfin her hecenin yankısında davranış ve tutumları belirleyen hayatımızı şekillendiren bir esrar vardır.
Farz-ı muhal ‘Karanlık’ kelimesini ele alalım. İlk harfle birlikte ikiye yönelen ‘K’ harfini görürüz. Sonra kelimeyi hecelemeye başladığımızda bizi beyazı çağrıştıran ‘Kar’ ve hemen akabinde beyazın kadîm zamanlardan bu yana varlık mücadelesi verdiği ezelî ve ebedî düşmanı ‘Kara’ karşılar. Ve bu ikilemin galibi kelimenin devamındaki ‘anlık’ bir mesafeyle karadır. Ve bu kelimeyi her duyduğumuzda aydınlığın sonundaki her şeyin üzerini örten ‘karanlığın’ galibiyetinin hüznünü istemsizce yüreğinizde hissetmenizin sebebi ruhunuzda duyduğunuz kelimenin aksi sedasıdır.
Hadi şimdide başka bir kelime seçelim. Ne de olsa davranışlarımızı inançlar, inançlarımızı yargılar, yargılarımızı da algımız oluşturur. Algımız ise hissiyatımızı şekillendiren kelimelere dayanır.
Algı… alfabemizin ilk harfi olan ‘A’ harfi ile başlar. Sonra ‘Al’ gelir ki emir kipiyle bunun önemine, önceliğine dikkat çeker. ‘Gı’ ekinin gözle görülür bir anlamı yok gibidir. Ama kendinden önceki ‘Al’ ekiyle bir araya gelince kelimenin belirginliği pekişir. Böylece bu kelime, kulağına misafir olduğu kimsenin belleğine bilinmezle kuşanmış bir gizem, sır ve bir tutam metafor katar.
Tabii ki kimse gelişigüzel bir araya geldiğini düşündüğü harflerin yaşamı şekillendiren anlamına kafa yormaz. Ama bu onun böyle olmadığı anlamına da gelmez.
Ruhunun olduğu iddiasını taşıdığımız kelimeleri meydana getiren harf sayısı, harflerin kendine özgü şekilleri, ayrıldığı heceleri, uyumlu birliktelikleri, hatta kendi aralarında ki uyumsuzluğu ve çağrışımlarıyla bir kimyaya sahiptirler. Bu kelimelerin işitilmesi kültürel bir birikimle davranışlarımızı belirleyen zihinsel kodları harekete geçirir. Tepkisel bir duyuş meydana gelir. Ve sonuç olarak eyleme dönüşen bu duyuşlar bütünü, önce bireyin sonra toplumun hareket istikametini belirler.
Sözgelimi bir hukuk şehidi olan Mehmet Selim Kiraz ismi özelinde ilerleyelim. Hukukçu bir kimliğe sahip olan merhumun atasından miras kalan ‘Kiraz’ soy ismini ele alalım. Evvelinde alelade bir meyve ismi olan bu kelime 2015 yılında kendisine yapılan ve şehadetle neticelenen menfur saldırı sonrasında insanların algısında kiri pisi azaltmaya çalışan manasına gelen KİR-AZ olarak bambaşka bir okumaya, hissiyata dönüşmüştür.
Bu durumda ağzımızdan çıkan her sözcük yada kağıda döktüğümüz her kelime hatta bahtımıza düşen isimlerimiz bize bahşedilen birer hediye ve emanettir. Yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla taşıdığımız bu kelimeleri yüceltmek ya da gözden düşürmek tamamen bizim elimizdedir.
Gündelik kelimelerin arasından sıyrılıp toplumun maşeri vicdanında makes bulan kelimeler için bu daha bir geçerlidir. Devlet, millet, inanç, sağlık, ekonomi, eğitim, gibi toplumsal aidiyetimizi belirleyen kavramların ilelebet sürebilmesi aynı zamanda bireysel yaşamın korunarak üretim ve tüketimin istikrarlı bir şekilde devamlılığının sağlanması, insanların geleceğe daha iyi bakabilmesinin temelinde yine kelimelerin efsunlu simyası vardır. Ve tüm bu değerlerin devamının birincil şartı adalettir.
Adalete duyulan algının, saygının devam eden pozitif sürekliliğini ne pahasına olursa olsun korunması her şeyden daha öncelikli ve önemlidir. Bunu sağlayacak olan en önemli faktörde gerekirse her bedeli ödeme pahasına hiçbir güç karşısında eğilip bükülmeden kanunlardan ve hakkaniyetten yana tavır koymasını bilen hukukçulara düşmektedir.
Bakalım hemen hemen her şeyi bir şekilde etkileyen adalet kelimesini harflerine ve eklerine ayırdığımızda bize neler söyleyecek.
Öncelikle alfabenin birinci harfi olan ‘A’ ile başlaması kelimenin önceliğini ve değerini pekiştiriyor. Sonra yanına gelen ‘D’ harfi ile birlikte ‘AD’ kelimesi karşılar bizi. Ad yani isim. Kimin haklı kimin haksız neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteren; haklı gördüğünü günışığıyla yıkarken ötekini karanlığa mahkûm eder. Dolayısıyla adalet, bu işin adını koyan mizanın ta kendisidir.
Yeniden eklenen bir ‘A’ harfle kelime ‘Ada’ ya dönüşür. Olası tüm velvele, kaotik ve belirsizliğin kol gezdiği, renklerin karışıp kirlendiği, at izinin it izine karışıp değerlerin kaybolmaya yüz tuttuğu zamanlarda ak-pak gönüllerin ümitsizlikle kuşandığı bu fırtınalı kara gecelerde sığınılacak güvenli bir liman ve karanlığı silip günü muştulayan bir seyrangâh sunan ada’ yı çağrıştırır adalet.
Sonra ‘adale’ kelimesi karşılar bizi. Malumunuz adale kelimesi güç ve kuvvet anlamına gelmektedir. Kelimenin içerisindeki ilk iki kalın sesli harf olan ‘A’ nın kullanılması bu gücün muhtevasını pekiştirirken hemen akabinde gelen ‘E’ harfi dişil bir inceliği ve naifliği hâtıra getirerek güce denge muvazenesi sağlar.
‘Adale-t’ kelimesi yukarıda saydığımız cürümleri işlemeye kast ederek gönüllere hazan mevsimini yaşatmaya niyetlenen pervasızları derdest edip haddini bildirecek kolluk kuvvetlerini; sırtını dayadığı maşeri vicdanın makes bulmuş gücünü hatırlatır. Ve her halükarda hakkın gücünü varoluşsal bir ayân ile adaleti beyan eder.
En nihaye bir süt kadar berrak ve bir çelik kadar sağlam işleyen adalet mekanizması kor olup yanan yüreklere ferahlık veren ab-ı hayat olurken, işçinin alın terini, patronun güvenle açıldığı ufuklarda yelkeninin rüzgarını, geleceğe umutla bakan öğrencinin tutan kalemini, varlığının değerini ve yaşamanın ferahlığını hisseden kadının öz güvenini, iman ettiği değerlerini inançlarını korkusuzca yaşayabileceğini bilmenin huzurunu duyan insanı, pervasız bir avarelikle mutlu mesut yaşayan hayvanların o kalender yaşamı gibi hayatın tüm dinamiklerini koruyup kollayan ve devamlılığını sağlayan biricik güç adalettir.
Bu yüzden her zaman her şartta herkese hitap eden yegane güç olan adaleti el üstünde tutmak daimi önceliğimiz olarak kalmaya devam edecektir.

Yayınlayan

Yorum bırakın